Sungurlu’nun Genel Tarih İçindeki Yeri
- Tarih Öncesi
Sungurlu, Anadolu’nun birçok il ve ilçesi gibi ilkçağlardan beri çeşitli kültür ve medeniyetlerin izlerini taşır. Yörede ilk yerleşmeler Kalkolitik dönemde M. Ö. 3000 olmasına rağmen, uygarlığın gelişmesi daha sonraki yıllarda olmuştur. Anadolu’da yaşan yerli kavimlerden Hattiler, bu bölgeyi önemli bir yerleşim merkezi haline getirmişlerdir.
Hititler M.Ö. 1800-1200 yıllarında Hattuşaş’ı ( Boğazköy, Sungurlu’ya bağlı iken 1967 yılında ilçe olmuştur.) başkent yapmışlardır.
Asurlu tüccarlar tarafından kurulan ve “Karum” adı verilen iş merkezinin Boğazköy’de (Hattuşaş) yer alması, Kral Yolu adı verilen ünlü yolun üzerinde bulunması, Karadeniz, Akdeniz ve Ege havzasını Kuzeydoğu Anadolu ile İran yaylasını bağlayan merkezi yerini oluşturmuş olması bölgenin önemini iyice artırmıştır.
Sungurlu Boyalı Höyük mevkiinde bir süreden beri yapılan arkeolojik kazılarda elde edilen bulgular yörede Hitit dönemine ait önemli bir yerleşim yeri tespit edilmiş ve buradan ritanlar ile kaliteli Hitit seramikleri çıkartılmıştır.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi (A.Ü. D.T.C.F), Arkeoloji Bölümü, Protohistorya ve Önasya Anabilim Dalı tarafından yapılan bu kazı çalışmaları halen devam etmekte ve bu çalışmalarda yörenin Hitit dönemine ilişkin karanlıkta kalan tarihçesi aydınlatılmaya çalışılmaktadır.
M.Ö. 1200 yılında Hitit Devleti’nin yıkılmasından sonra yöre Friglerin hakimiyetine girmiş, M.Ö 676’dan itibaren Kimmerlerin denetimine geçmiş, daha sonra Perslerin egemenliğinde bulunup, M.Ö. 333 Makedonyalı İskender’in Anadolu’yu istilasına kadar Perlesin elinde kalmıştır. M.Ö. 276’da Trakya Bölgesinden gelen Galatların hakimiyet sahasına dahil olup, daha sona Roma Devletine katılmıştır. M.S. 395 yılında Büyük Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılması sonucu Bizan(Doğu Roma) İmparatorluğu sınırları içerisinde kalmıştır. - Türk Tarihinde Sungurlu
1071 yılında Anadolu’nun kapıları Türklere bir daha kapanmamak üzere açılması ile fetihler hızlı bir şekilde sürdürülmüş ve 1075 yılı ilkbaharında Yenkoniye adıyla bilinen Çorum şehri Danişmendliler tarafından feth edilmiştir.
Çorum’un fethinden sonra aynı yılın yaz aylarında Kara Hisar-ı Demürlü feth edilmiş ve Sungurlu yöresi Danişmendli yönetimindeki Türklerin eline geçmiştir.
Aradan çok geçmeden (12. Yüzyılın ilk çeyreğinde) Kara Hisar-ı Demürlü yöresi Haçlı Seferine sahne olmuş ve bu seferde yörede yaşayan Müslüman Türk yoğunluğu Haçlılara caydırıcı rol oynamıştır.
Danişmendliler ile Selçukluların arasının açılmasıyla (1178 yılı Sultan Mesut zamanında) Anadolu Selçukluların hakimiyetine girmiş ve Sultan Alaaddin zamanında Çorum, Selçukluların önemli bir şehri haline gelmiştir.
Osmanlı’nın gelişme döneminde, güneyde komşuları Memlüklüler ve Karamanoğulları tarafından cendeye alınmış Dulkadirli Beyliği bu cenderen korunmak amacıyla Osmanlılarla ittifak yapmışlardır. 1404 yılından itibaren hanedan soyu Çandır, Kozan Köyü ve Bey Kışlasına bağlı aşiretler Osmanlılar ile Karamanlılar arasından tampon bölge konumunda bulunan Kırşehir-Yozgat (Bozok) civarındaki Moğollardan boşalan köylere yerleştirilmişlerdir.
Dulkadirliler yöreye gelip siyasi hakimiyetlerini kurduktan sonra birbirine çok yakın Kara Hisar-ı Demürlü, Sunguroğlu adlarıyla anılan yerleşim yerleri Budaközü adı ile bağlı aşiretleride Şamlı, Kerküklü veya Maraşlı diye anılmaya başlamıştır.
Şeyhsuvar Bey zamanında beyliğine karşı gelen Memlüklülerin desteğini gören kardeşi Şahbudak’la şiddetli çatışmalara girmiştir. Bu çatışmalar sürerken Memlüklüler tarafından Şahbudak Bey 1471 yılında tekrar beyliğe atanmış, karşısına Osmanlı yanlısı olan diğer kardeşi Alaüddevle Bey çıkarak Dulkadirli kardeşler arasında taht kavgaları devam etmiştir. Bu kavgada Fatih Sultan Mehmet kendi yanlısı olan Alaüddevle Beyi, Dulkadir Beyliğine atamıştır.
Alaüddevle Bey kızı Ayşe Hatun’u II.Beyazıt ile evlendirerek Osmanlı Hanedanlığı ile iyi ilişkilere girmiş ve bu iyi ilişki sonucu kendisine içlerinde Sungurlu ve bağlı köylerinin de bulunduğu 42 köyü dirlik arazisi olarak vermiştir.
1706 yılında Kara Hisar-ı Demürlü’nün Sungurlu mevkiine yatırımlar yapılmış ve bu doğrultuda Yusuf Hoca Camii inşa ettirilmiştir.
Sungurlu’nun imarı sürerken, İran’da hüküm süren Safevi Devletinde kardeş kavgaları başlamış, kardeşlerden Abbas Bey Osmanlı Devletine sığınmıştır. Devletin kendisine Midilli Adasına ikamet göstermesine karşı orada durmamış ve akrabalarının yaşadığı Bozok Sancağına gelmiştir.
Önceki yüzyıllarda olduğu gibi yine Bozoklu Türkmenler Safevi Devletinin güçlendirilmesine destek vermiş, Alaca Beyi, Mâmalı Aşireti mensubu Ömer Bey ( Bu Çapar Ömer (Çapanoğlu) olması kuvvetle muhtemel), Sungurlu Beyi Sungur Bey yöreden topladığı 3000 atlı gücü İran’a yollamış ve Abbas Bey İran’a vararak şahlığını ilan etmiştir.
1756 yılında Yozgat’tan geldiği kayıt edilen ve Sunguroğlu Hanedan soyundan olduğu sanılan Sunguroğlu Mehmet Bey adına bir şahsın bugünkü şehrin bulunduğu yere camii, hamam, medrese yaptırmasıyla şehir gelişmiş ve günümüzdeki şeklini almıştır.
Osmanlı’nın gerileme döneminde yörede büyük deprem ve yangın felaketleri yaşanmış, bu felaketlerden dolayı bir grup yöre insanı başka yerlere göç etmişlerdir.
Yörede, 1871 yılında başlayıp dört yıl süren bir kıtlık yaşanmış, bu sürede yöre insanı ağaç kabuğu, üzerik ve ayrık otu yiyerek yaşamlarını sürdürmeye çalışmışlardır. Aradan fazla geçmeden 1883 yılında tüm Bozok Sancağını etkileyen kıtlık yaşanmış ve bu kıtlıkta yöre insanı büyük sıkıntılar çekmiştir.
19. Yüzyılın ikinci yarısından sonra vilayet olarak Sivas ve Ankara’ya, sancak olarak ise Bozok Sancağına bağlı kalmış yörede üç büyük deprem hadisesi yaşanmıştır.
1908 yılında Ankara Vilayetine bağlı olduğu kayıt edilen Sungurlu’da 1913 yılında salgın hastalıklar baş göstermiş ve bu salgınlardan çoğunlukla Kafkas göçmenleri olmak üzere çok sayıda yöre insanı hayatını kaybetmiştir.
İlçe 1864 yılında Yozgat sancağına bağlanmış, İlçe Merkezi 1866 yılında Belediye olmuştur. 1924 yılında Çorum’ a bağlanmıştır. - Sungurlu Adının Tarihçesi
Tarihi vesikaların aktardığı bilgilerden anlaşılacağı üzere Sungurlu coğrafyasında geçmişten günümze kadar değişik adlarla değişik şehirler kurulmuştur. Kara Hisar-ı Demürlü, Budaközü, Sunguroğlu, Kalınsaz ve Sungurlu adlarıyla anılan bu şehirler tarih sayfalarında yerini almıştır.
Kara Hisar-ı Demürlü: Adını, Anadolu’Nun fethine katılmış ve bu bölgede şehit düşmüş Demirşeyh adında bir komutandan aldığı sanılmaktadır. Danişmendli, dolayısıyla Selçukluların önemli bir vilayeti olan Kara Hisar-ı Demürlü, Osmanlı döneminde de bu önemini sürdürmüş ve 1490’lı yıllarda vilayet statüsünde bulunduğu kaydedilmiştir.
1500 yılının ilk çeyreğinde kaza statüsüne düşürüldüğü anlaşılan Kara Hisar-ı Demürlü, Budaközü çayının kuzey kesiminde gösterilmiş ve ayrıca bu kazaya bağlı yörede Kara Hisar-ı Demürlü adıyla bir nahiyenin bulunduğu vesikalarda belirtilmişti. 1530 tarihli Osmanlı vesikalarında geniş yer bulan Kara Hisar-ı Demürlü kazasının bulunduğu yer bir harita ile gösterilmiş ve bu haritadan yerleşim yerinin Yörüklü Beldesi, Sarıkamış mevkii olduğu anlaşılmıştır.
Bir kale ile üç köyü bulunduğu kayıt edilen Kara Hisar-ı Demürlü nahiyesinin Delice Irmağının yanı başında Cacıklar, Hilalli, Kula ve Resuloğlu Köyü arasında bulunduğu gerek tarihi haritalar, gerekse günümüze intikal etmiş kale ve bu kaleye su taşıdığı sanılan yaklaşık 20 km. uzunluğundaki su tünelinden anlaşılmaktadır.
Çorum sancağına bağlı iken 1860 yılında lağv edilmiş, burada yaşayan ahalinin de ilhakı yaşadıkları mahalleye yapılmıştır. Böylelikle Danişmendli ve Osmanlıkların bu önemli şehri Türk şehir hayatından çıkarılmıştır.
Budaközü: Adını Dulkadirlilerin güçlü beylerinden Şahbudak Bey ve buna yakın aşiretlerden aldığı anlaşılır. Şahbudak, Budaközü, Budak, Dişbudak gibi Dulkadirlilere bağlı yörede çok sayıda aşiret bulunması, Şahbudak Bey’İn nüfuzunun fazla olduğu yörelerde bu örneklerin yaygın olması, Doğu sınırından başlayıp, batı sınırından yöreyi terk eden akarsu ve ovasına önceleri “öz”, Dulkadirliler yöreye geldikten sonra Budaközü adı verilmiş bulunması bu savı desteklemektedir.
Sungur: Oğuzların Üçok Koluna bağlı, Gök Han’ın soyundan gelen Bayındır Boyunun sembolü, On İki Hayvanlı Türk takviminde bir ay ve bugün Akdoğan olarak bilinen av kuşunun adıdır. Bu gelenekten dolayı da yaygın şekilde erkek adı olarak kullanılmıştır.
Sunguroğlu: Ünlü seyyah Evliya Çelebi, 1644 yılında kaleme aldığı Seyahatnâme adlı eserinde Budaközü’nü kaza olarak bildir, “Sungur içi” Sungurlu’yu, “Hüseyin ova” Alaca kazasından büyük bir nahiye olarak kaydetmiştir. Burada Sunguroğlu hanedanına ait büyük evliyaların nazargahı durumunda bulunan ve Dört yüz yıldan beri taşları aşınmamış bir su değirmeninin bulunduğu bilgileri yer almaktadır. Evliye Çelebi’nin verdiği bilgilerden anlaşılacağı gibi Sungurlu’nun kuruluş tarihi fetih yıllarına uzanmaktadır.
Kalınsaz: 1530 tarihli kaynaklarda Yörükhan taifesine mensup kişilerin yaşadığı kışla olarak kaydedilmektedir. Bilindiği üzere yörede saz akarsu kenarlarında oluşmuş kamış türü düzensiz bitkilere denilir. İlçe arazisinin doğusundan bağlayıp batısına kadar uzanan akarsu kenarlarında bu bitkilerin bulunması, adını buradan almış olacağını tâbii kılmaktadır. Fındıklı Köyünde yaşayan bir aşiretin soyadı olarak Kalınsaz adı almış olmaları Kalınsaz’ın bu civarda bulunmasını kuvvetlendirmektedir.
Sungurlu: Sungurlu, 16.yüzyılın ilk çeyreği, Muhasebe-i Vilayet-i Karaman ve Rûm Defterinde bir yerleşim yeri olarak verilmiş, bu bilgi aynı yüzyıla ait Sivas Tahrir Defterinde Sungruoğulları adıyla kayıt edilmiş ve küçük bir yerleşim yeri olduğu bilgileri ile desteklenmiştir.
Gerek tarihi kaynaklar gerekse saha taramalarından anlaşılacağı üzere birbirine yakın bu yerleşim yerleri diğer Türk şehirlerinde olduğu gibi bugünkü şehrin gelişmesi ve yatırımların buraya yapılmasıyla bulundukları yerleri terk etmiş ve buraya dahil olmuşlardır. - İstiklal Mücadelesinde Sungurlu
Türk yurdunun varoluş mücadelesi için Cihan, İstiklal, İç İsyanlar, Kore, Kıbrıs savaşlarına Sungurlu ilçesinden binlerce yağız delikanlı katılmış, yüzlercesi çeşitli cephelerde şehadet şerbeti içmişlerdir.
Önemli bir yerleşim yeri olması sebebiyle Hicri 1324/Miladi 1908 yılında Sungurlu’da bulunan Tabur, İskenderiye’de görev almış ve bu göreve yüzlerde Mehmetçik katılmıştır.
Yine 1919-1923 yılları arasında cereyan eden İstiklal mücadelesinde Sungurlu ilçesinde tarih açısından önemli olaylar yaşanmıştır. Samsun-Ankara, dolayısıyla Karadeniz ile Orta Anadolu’yu birbirine bağlayan yolun üzerinde bulunması, güvenli, gelişmiş ve nüfus bakımından önemli bir şehir olması önemini artırmıştır.
İstiklal Savaşı sırasında Sungurlu’ya Menzil Teşkilatı kurulmuş ve bu teşkilat aracılığıyla gerek içerden gerekse dışardan gelen yardımlar organize ve koordine edilerek bağlı birliklere gönderilmiştir. Bu çerçevede Sungurlu’ya Karadeniz bölgesi ve yöreden gelen yardımların sevk ve idaresi için nokta komutanlığı kurulmuş, bu komutanlığa bağlı olarak söz konusu yoldan ana merkezlere önemli ölçüde asker, iaşe, silah ve cephane sevkiyatı yapılmıştır.
1921 yılı itibarı ile Milli Savunma Bakanlığı emrinde bulunan hastane ve yatak sayılarında Amasya 200, Çorum 100 ve Sivas 400 iken Sungurlu’da 750 yataklı gezici bir hastane konuşlandırılmış ve bu hastane ihtiyaca binaen 1922 yılında Adana’ya gönderildiği tarihi vesikalarda yer almıştır.
1970’li yıllara kadar çeşitli savaş ve cephelerde Sungurlu’dan 532 kişinin şehit düştüğü tespit edilmiştir.
Kaynakça: Sungurlu Kitabı – İsmail Uçakçı